19 Kasım 2013 Salı

Aile ile okulun aynı felsefeye inanması büyük şans...

Bu konuyu uzun zamandır yazacağım, biraz daha zaman geçsin süreci daha sağlıklı anlatabileyim istiyorum; bu nedenle de bilerek erteliyordum anaokulu sürecinde geldiğimiz noktayı...

Geçen sene Şubat ayı boyunca Mert için evimize yakın pek çok anaokulu gezdim. Aslında Mert 2 yaşındayken öğrendiğim, gidip konuştuğum ve hatta Mert 3 yaşına gelince kesin buraya gidecek dediğim bir anaokulu vardı kafamda ancak eve çok yakın değildi ve bingooo ben hamileydim- her gün Mert'i evden çıkar, arabaya bindir, okullara taşı yapmak istemedim ve o dönemki muazzam (!) araştırma sürecim başladı. İlk içimize sineceğini düşündüğümüz anaokulunu denedik, oraya sadece 8 gün gidebildik. (Blogu takip edenler o dönemki içinde bulunduğum hali hatırlayabilirler belki... okumak isteyenler buradan buyursun) Sonrasında da hep aklımızda iyi bir alternatif olarak düşündüğümüz bizim evin balkonundan bahçesini görecek kadar bizim eve yakın olan anaokuluna gitmesine karar verdik.

Bu çevrede olumlu bir algısı olan, temiz, güleryüzlü öğretmenleri, genişçe bir bahçesi olan keyifli bir okuldu... Ve ne güzel ki Mert burayı 3 günde benimsedi, ne bana ne de kendisine sıkıntı yaratmadan okuluna gitmeye başladı; bunda çokcana yakın olan ve Mert'in o dönem çok sevdiği öğretmeninin etkisi çok büyük bence...
Mert okula başladı, ancak bizim Kerem'le evdeki okul sıkıntısı muhabbetlerimiz bitmedi. Öncelikli olarak Kerem, sonraki dönemde de ben Mert'in okuldan "mızmızlanarak" gelen bir çocuk olmaya başladığını düşündük. Mert okula gitmeden önceki süreçte bize isteklerini yapmamız için çeşitli nedenler öne süren bir çocukken okul süreciyle birlikte tutturma, mızmızlanma, bağırma, ağlama "güçlerini" kullanabileceğini farketti. Bu dönemde Kerem ısrarla bunun okulda çevre koşulları ile öğrenilen davranışlar olduğunu söylerken ben içinde bulunduğu yaş döneminin ve benim hamileliğimin etkili olabileceğini savunuyordum. Ama için için de neredeyse tüm anaokullarında olan ve benim kabul edemediğim ödüllendirme, yemeği bitmediyse yedirme, sınırlı boyama yapılması vs gibi konulardan da sıkıntı duyuyordum.

Haziran sonu gibi, daha İpek aramıza katılmadan önce, Mert'in huysuzluklarının tavan yaptığı günlerden birinde (ara ara kendimi lojistik olarak zorlasam ve oraya mı göndersek dediğim-iz) okulu aradım ve kayıt alıp almadıklarını sordum.Okul müdürü bana kayıtların dolduğunu ancak yer açılma durumunda yedek listeye dönüş yapacaklarını söyledi. Kayıtların dolması, yedek liste vs diyince hamilelikte listeye yazılan okul zamanı gelmeden kayıt yapılıp yer tutulan okullardan zannetmeyin lütfen... Küçük, minik bir okul bizimkisi... Az çocuk var, bu nedenle liste miste işlerine girmek zürunda kaldık...

Neyse ben ümidimi kaybettim... Ara ara acaba Mert'i okula göndermesek mi, bir sene daha evde mi kalsa, ama kardeş de geliyor, ben n'apacağım, off bu çocuk sürekli bağırarak ağlamaya devam mı edecek dediğimiz yaz ayları içinde bir de kardeş konusu eklendi gündemimize... Sezar'ın hakkı Sezar'a, İpek nedeniyle şimdiye kadar Mert bizi çok zorladı dersem hakkını yemiş olurum. Ama benden talepleri İpek'in doğumuyla ciddi ölçüde arttı. Bu arada okul tatile girdi, okul açıldı,3-4gün okula gitti, sonra biz tatile gittik... Derkeeen araya okula gidilmemiş uzunca bir zaman girdi ve biz tatildeyken bir gün telefonum çaldı... Okuldan aradılar ve eğer hala düşünüyorsak yedek listede sıranın Mert'e geldiğini söylediler. Hala düşünüyor muyduk? Tabii ki evet; evet ama tek sıkıntım İpek yeni gelmişti, Mert halihazırda gittiği okulundaki öğretmenini çok seviyordu ve ben  Mert'i birşeylere ikna etmek için zayıf bir dönemdeydim...

Mert'e uygun (ve tabii kararlı) bir şekilde yeni okuluna gideceğini anlattık, bu okulu aslında eskiden beri bildiğini hatırlattık, İpek'in evde benimle kalacağını bilmesinin verdiği zorlukla yeni okul sürecimize Eylül sonu başladık... Şimdi ne durumdayız? Mert dile getirmese de davranışlarından, anlatmasından, paylaşmak istemesinden anladığım okulunu çok seviyor. Dile getirmiyor çünkü hala onun okula gidiyor benim onun bulunmadığı herhangi bir ortamda İpek'le yalnız kalmamı merak ediyor ve aslında durumun böyle olmasından sanırım rahatsızlık duyuyor. Okuluna alışmasının, sevmesinin yanında biz Mert'in eski davranışına geri döndüğünü görüyor ve çok mutlu oluyoruz. İstemediği (ya da istediği) bir şey olduğunda bizi konuşarak ikna etmeye çalışıyor, bağırarak değil (ağlamalar ara ara hortluyor tabii hala)... Belki bu da bir yaş ve dönem konusu, belki okulla hiç ilgisi yoktur, artık İpek'in varlığına alışmıştır ve krizli dönemi geride bırakmıştır... Ama Kerem de ben de bu olumlu değişiklikte okulun önemli bir paya sahip olduğuna inanıyoruz. Geçen hafta okulda anne babalara verilen eğitimde de Mert'in davranışlarına yansıyan noktaları gördükçe de buna inancımız pekişti.

Okul konusunda son 6-7 ayda yaşadıklarımıza bakınca herkes farklı şeyler düşünebilir ama bizim için şunları söyleyebilirim:


  • Okul önemli bir konu ama hayatta bundan çok çok daha önemli konularla uğraşabiliriz gelecekte. Hiçbir konuya hayat memat meselesi diye bakmamak lazım. 
  • Hangi konu olursa olsun insanın en başta içine sinmeyen bir taraf varsa o bir şekilde dönüyor dolaşıyor ortaya çıkıyor.
  • Aynı şekilde, en başta içine sinip uygun olduğunu düşündüğün bir şeyi/yeri bir nedenden ötürü tercih edememişsen sonunda o nedeni bir şekilde olduracak bir yol buluyorsun.
  • İyi okul/ kötü okul diye bir ayrım olabilir belki ama bizim için daha çok "aileye uygun okul" diye bir şey var- yani ailenin benimsediği eğitime yakın/benzer felsefede, tercihlerde olan okul... İşte onu bulunca mutlu oluyorsun, okulla ev birbirini tamamlıyor.
Biliyorum bu okul mevzusu burada bitmez, inşallah bunun daha ilkokulu, ortaokulu, lisesi, üniversitesi var; Türkiye'de heryıl değişen eğitim sistemi, sınavları var; ama şimdilik biliyoruz ki anaokulu için keyifli bir yerdeyiz, okulla aynı dili konuşabiliyoruz... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder