27 Ekim 2014 Pazartesi

Çocuklarla yurt dışı tatili- Fransa ve İtalya

Biz gezmeyi, yeni yerlerle birlikte yeni insanlar görmeyi seven bir aileyiz... Ben ve Kerem, üniversiteden beri her fırsat bulduğumuzda, elimizde para olduğunda gezmeyi, seyahat etmeyi tercih ettik hep... Çocuklarımız da öyle olsun istiyoruz, öncelikleri satın alacakları bir eşyadan çok gezecekleri bir ülke, şehir, köy olsun istiyoruz... (yani sanırım öyle istiyoruz,bunu hiç konuşmadık ama tercihlerimiz ve davranışlarımız bu yönde :))

Bayram tatili yaklaşırken de elimizde hiçbir program yoktu, sadece Kerem'in bu yıl sonunda zamanı dolacak milleri ve Kasım ayında da benim ve Kerem'in süresi bitecek Schengen'imizden muhabbet açılmışken bir akşam önce mevsim itibariyle nereye gideceğimize karar verdik, uçak biletlerimizi aldı (çok son dakika planı olduğu için bayramın 3. gününe bilet bulabildik gidiş için) ve temiz, ekonomik bir otel buldu Kerem. Ardından 5 günlük Nice (Güney Fransa) merkezli programı doldurma görevi bana düştü.


2 ay önce yapmak istediğimize benzer bir rota takip eden arkadaşlarımıza sordum, bir de bir sürü yerli/yabancı, çocuklu/çocuksuz blog/ deneyim okudum. İçlerinden özellikle gezme tozma notları isimli blogdan oldukça yararlandık.

Neler yaptık, nereleri gezdik, çocuklarla gezmek nasıldı hemen anlatayım:

Öncelikle yola çıkmadan önce, yola çıktığımız andan itibaren kolay hareket edebilmek adına yanımıza çok fazla eşya almamaya karar verdik. Zaten yanımızda İpek'in puseti, Mert'in scooter'ı olacağı için kendi el/sırt çantalarımız haricinde sadece bir tane bavul almaya, yani 4 kişi 5 günü bir bavula sığdırmaya karar verdik. Kerem'le bana minimumda eşya, çocuklara maksimumda yedek alıp tek bavula pek de zorlanmadan sığdık. Tabii bunda henüz kış mevsimi olmamasının da etkisi büyük.

Yola çıkmadan önce Kerem'in bir diğer önem verdiği konu havaalanında çocuklarla çok zaman kaybetmemek adına arabayı buradan kiralamaktı. Bu tatili olabildiğince ekonomik bir bütçe ile yapabilmek için de bize en ekonomik fiyatı çıkaran şirketten arabayı kiraladık. Ancak bence tatilde yaşadığımız tek olumsuz noktayı bu araç kiralama şirketinde yaşadık. Biz arabayı Enterprise/Citer'dan kiraladık. Bizim uçağın indiği Nice Cote D'azur Havalimanı Terminal 1'in araç kiralama bankoları boş olduğu için mecburen Terminal 2'deki araç kiralama merkezine yönlendirildik. Tüm şirketlerin bu alanda büyük büyük ofisleri bulunuyor, buradan arabayı kiralayıp binanın üst katlarındaki otoparktan arabanızı alıp çıkabiliyorsunuz. Eğer aracınızı Enterprise/Citer'dan kiralamadıysanız! Biz binaya bir girdik ki, Enterprise'in önünde upuzuuuuun bir kuyruk! Biz de "biz aracı web'den kiraladık,parasını da ödedik" deyince sıraya girmeyeceğimizi sandık, ama ne mümkün meğerse sıradaki herkes aynı durumdaymış! Tabii ben sinir oldum, hemen içimdeki hak, adalet kavramları depreşiverdi! Kerem sıraya giredursun ben de müşteri ilişkileri gibi bir sorumluluğu olan kadına gidip bayağı bir söylendim: "webden satın alıp böyle bir sırada beklememiz ne kadar mantıklı, iki çocukla bu sırayı beklemek ne kadar kabul edilebilir, eğer webden satınalma sırasında sadece rezervasyon alsalar neyse de satın alma işlemi tamamen gerçekleşip benden tüm parayı çekiyorlarsa ve benim burada bu sırayı görüp satın almamı iptal etme hakkım yoksa bu haksızlık!!!" gibi gibi bir sürü laf söyledim. Bilmiyorum bizden kurtulmak için mi yoksa haklı buldukları için mi 5 dakika sonra yanıma gelip bizi başka bir bankodan işleme alabileceklerini söylediler :)  Ha bir de arabanın tatil sonunda teslim edilmesi sürecinin uzun uzun sürmesi var ki onu da uzun uzun anlatıp keyifli bir tatil yazısını olumsuzluğa boğmak istemiyorum! Ama bu tecrübe sonrası bildiğimiz, daha önce olumlu tecrübeler yaşadığımız araç kiralama şirketlerinden şaşmamaya karar verdik...

Neyse... gelelim tatilin geri kalanına...

Biz programımızı şu şekilde yaptık:

1. gün: Otele varışımız 11:00 civarı olacağı için tüm gün Nice'te olup şehri gezmek.
2. gün: Cannes ve Grasse turu
3. gün: (buraya kadar gelmişken İtalya'ya geçip) Portofino'ya gitmek dönüşte Cenova'ya uğramak
4. gün: Monaco
5. gün: Antibes ve St Paul De Vence turu (ancak akşam üstü uçağımız olduğu için ve ilk günün sonunda Nice'i beğendiğimiz için son günü de Nice'e ayırmak istedik)

Promenade Des Anglais
Havaalanından çıkıp otele gelmemiz neredeyse 5 dakika kadar sürdü. Nice Cote D'azur Havalimanı, Promenade Des Anglais adı verilen uzun sahil yolunun başında ve bu yolu dümdüz takip ederek şehir merkezine varmak mümkün. Bizim otelimiz de bu caddenin üzerinde şehir merkezine 3-4 km yakın olunca merkeze yürüyerek gitmeye karar verdik, eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra... Gerçi yürümeye karar vermemiz resepsiyondaki görevlinin merkezi "1 km kadar ötede" diye tanımlamasının payı büyük! O kadar keyifli bir yol ki en azından gidişte her tarafı inceleye inceleye çok keyifle yürüdük. Tabii uçakta uyumayan Mert'in o kadar uzun yol scooterla gitmesi mızmızlanmasına neden oldu ama merkeze gelip de kendimizi Pazartesi olması nedeniyle antika pazarında bulunca o mızmızlık bir anda kesiliverdi... İpek ise pusette olmanın verdiği keyifle,püfür püfür deniz havasında uyudu zaten... Yürüdüğümüz yol bol palmiyeli, bir tarafı deniz, bir tarafı balkonlu ve renkli panjurlu apartmanların olduğu geniş bir sahil yolu olunca biz merakla ve keyifle etrafımızı inceledik.


Bir yandan antika pazarını gezerken diğer taraftan açlıktan bayılmadan aradığımız restoranı bulduk. Eski Şehir/ Vieux Nice fazlasıyla turistik olduğundan daha önceki yaşanmışlıklara güvendik ve takip ettiğimiz blogda önerilen Le Safari'ye oturduk ve pizzalarımızı ısmarladık ve restorandan hem doymuş hem de yediklerinden gayet memnun bir şekilde kalktık. Ardından da ver elini Cours Saleya yakınlarındaki Fenocchio Dondurma dükkanı... 75'ten fazla çeşidiyle benim karar verme dürtülerimi zorlasa da sectiğim 3 top dondurma bizim buraların 6 top dondurmasına eş değer olunca keyfim de otomatik olarak ikiye katlandı! Dondurma sonrası şehri turlamaya, benim balkon ve panjur incelemelerime devam ettik. Eski şehirden yeni şehre doğru geri yürürken şehrin tam merkezinde oldukça uzun ve ince bir  park var... Eh iki çocukla parklar zaten vazgeçilmezimiz, parka bir girdik pek de kolay çıkamadık... Şehrin tam ortasında öyle güzel bir nefes alma yeri ki insan parkın keyfini çıkarırken bir anda yine o bitmek tükenmez konuda buluyor kendini... Bak işte insanların daha çok binaya değil, parka, bahçeye, nefes almaya, yavaşlamaya, sakinlemeye ihtiyacı var... Bütün medeni şehirlerde bıdı bıdı bıdı... Bizim ülkemizde bıdı bıdı bıdı.... Şehircilik demek bıdı bıdı bıdı... Böyle başlayan sayısız cümle kurduk yine her Avrupa şehri gezimizde olduğu gibi...

 


Tabii bütün bu aksiyon, ilk gün yorgunluğu ile birleşince otele dönüş yolunda İpek, slingde; Mert de pusette bir güzel uyudu;bize de onları ve kendimizi otele taşımak kaldı :)

Nice'i ilk gün gözü ile biz çok sevdik. Rahat bir şehir, keyifli dedik... Bu nedenle de tatil planımız içinde son gün gitmeyi planladığımız St Paul De Vence ve Antibes gezimizden vazgeçip son günümüzü de Nice'te geçirmeye karar verdik. Eminim ki görmekten vazgeçtiğimiz bu iki yerde de çok güzel anlarımız olacaktı, çünkü çok keyifli olduğunu tahmin ettiğim yerler. Ancak 5 günlük ve 2 çocuklu bir turda son gün uçağa yetişme telaşının da olduğunu düşünerek Nice'in keyfini yaşamaya karar vermek bence iyi bir tercih oldu.


Son gün de yine Nice'in eski şehir tarafına gittik, sokaklarda bol bol yürüdük. Bir gece önce Place Rosetti'den geçerken (Eski Şehrin keyifli meydanlarından biri) son gün öğle yemeğimizi burada yemeyi kararlaştırdık ve son gün öğle yemeğimizi L'abeyye 'de yedik. Ben, red sauce mussel yerken, Kerem Tuna Balığı, Mert de neredeyse tatilin tümünde olduğu gibi makarna yemeyi tercih etti. Makarna yemediği yemeklerde pizza yiyerek 5 günlük tatilin sonunda "anne eve gidince sarma dolma" yiyelim diyerek bence içinin kuruduğunu çok net ifade etti :)


Hazır Place Rosetti'de iken de burada da bir şubesi olan dondurmacı Fenocchio'dan koca birer dondurma yemeyi ihmal etmedik.. Bu arada Place Rosetti'de yemek yemek için bence akşam, öğlene göre sanki daha keyifli gibi... Hele hele kalabalık bir arkadaş grubu ile gidilmişse akşam yemeğine beğendiğin restoranlardan birine oturup gece geç saate kadar sohbet edilebilecek keyifte bir alan... Öğlen ise sanki daha kalabalık, yemek yenilen masaların etrafında daha çok insan var ve yemek yediğin saate bağlı olarak güneş rahatsız edici olabilecek kadar sıcak!

Ama öğle saati buralarda olmanın da ayrı şöyle bir keyfi var: Eski Şehrin dar ara sokaklarını gezmek çok keyifli, öyle turistik gibi gözükmeyen pek çok dükkanı var... Kimi kırtasiye, kimi oyuncakçı, kimi dekorasyon ile ilgili kimi ise sadece belli bir tarzda avizeler satıyor. Ama bence her birinin ayrı bir ruhu var ve her birine girip içeride satılanları tek tek incelemek istiyor insan...

Vieux Nice'te bir avize dükkanı
Vieux Nice'te bir kurabiye dükkanı

Biz Vieux Nice'te gezinme ve öğle yemeği sonrası kendimizi yine şehrin tam ortasındaki parkta bulduk. Tabii orada özgürce çimlerde dolaşan, park aletlerine binen Mert ve İpek oldukça mutlulardı.


Öğleden sonra artık havaalanı için harekete geçip, İstanbul'a dönüş telaşına girdik. Çocuklardan önce bir yere giderken ya da bir yerden dönerken havaalanındaki bekleme zamnını free shop gezerek geçirirdik. Ben bu gezintiden de her zaman çok keyif alırdım. Ancak çocuklu hayatımızda havaalanına girmemizle uçağın kalkış saatinin gelmesi arasında anki 2 saat değil de yarım saat varmış gibi geliyor bize! Biniş kartlarımızı almaktı, kontrollerdi, "hadi iki lokma bir şey yesinler"di, "dur tuvalete sokalım"dı derken kendimizi uçağa koşturma telaşında buluyoruz artık...

Nice'te Neler için daha çok zamanım olsun isterdim?

- Pazartesi günü merkezde kurulan antika pazarını incik cıncık her şeyi ile gezebilmeyi isterdim.
- Diğer günler aynı alanda kurulan meyve & çiçek pazarını da gezebilmeyi isterdim.
- Nice'in biraz daha tepesinde yer alan Cimiez'i dolaşmak isterdim.
- Vieux Nice'teki dükkanlarda, ara sokaklarda daha çok zaman geçirebilmek isterdim.
- Biraz daha yaz mevsimine yakın bir tarihte gidip denize de girmek; buranın plaj kültürünü gözlemleyebilmek isterdim.

Nice, bende kısa iki günün ardından nasıl bir iz bıraktı/ aklımda neler kaldı?

- Nice, rahat bir şehir. Bence, İzmir'e benziyor yer yer...
- Eski Şehri ayrı bir güzel, dokusu korunmuş; yeni şehir ayrı bir güzel... Öyle insanın üstüne üstüne gelen şehirlerden değil!
- Eski Şehir ve sahile yakın otellerden birinde kalınırsa araba, otopark derdi olmadan şehrin bu bölümünü gezmek oldukça rahat olabilir.
- Ben,güneşli, geniş caddeli, yüksek binaları olmayan, evleri balkonlu şehirleri seviyorum; Nice'i de o yüzden çok sevdim...
- Upuzuuuun sahil yolu üzerinde yürüyenler, koşanlar, bisiklete binenler, roller blade yapanlar ile hareketli bir şehir...

Tatilin 2,3 ve 4. günlerinde neler yaptık, o da bir sonraki yazıda artık :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder